Kabe-i Müßerrefe: Kalpleri Aydınlatan Allah’ın Evi
Mekke-i Mükerreme’nin kalbinde, huşu ile ihtişamın buluştuğu yerde, Kabe tüm görkemiyle durmakta, İslam tarihine tanıklık edip müminlerin kalplerini kendisine çekmektedir. Yüce Allah’ın şu ayetinde belirttiği gibi, sadece bir tek Allah’a ibadet etmek için insanlara kurulan ilk evdir: “Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ev, Bekke’deki, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olan evdir.”
Hacer (a.s)’ın Tevekkülü ve Göklerin Yanıtı
Mekke vadisi, suyun veya ekinin bulunmadığı çorak bir yer olduğu zaman Allah (a.c), peygamberi İbrahim (a.s)’a soyunu oraya yerleştirmesini emretti. İbrahim (a.s) bu emre uyarak eşi Hacer (a.s)’ı ve oğlu İsmail (a.s)’ı bu sessiz soluksuz vadiye bıraktı. Hacer (a.s)’ın Allah (a.c)’ye olan güveni tamdı; “Öyleyse Allah bizi zayi etmez” diyerek tevekkül etti. Allah (a.c) de onun bu güzel zannına karşılık, İsmail’in ayakları altından Zemzem suyunu fışkırttı ve vadi canlandı.
Kabe’nin İnşası: İtaat ve Dua
Daha sonra Allah (a.c), İbrahim (a.s)’a Kabe’nin yerini gösterdi ve onu inşa etmesini emretti. İbrahim (a.s) ve oğlu İsmail (a.s), Kabe’yi sevgi ve imanla inşa ederken, “Rabbimiz, bizden kabul et; şüphesiz, Sen işitensin, bilensin” diye dua ediyorlardı. Kabe, Allah (a.c)’yi tek ilah kabul etmenin simgesi ve iman ışığını insanların kalplerine taşıyan bir meşale haline geldi.
Bakım ve Yenilenme ile Dolu Bir Tarih
Kabe’nin tarihinde, onu zamanla yenileyen çeşitli milletlere mensup müminlerin bulunduğu bariz zamansal duraklar bulunmaktadır. Peygamber (s.a.v)’in peygamberliğinden önce, Kureyş Kabe’yi inşa etti ancak kısıtlı maliyetlerle tam olarak tamamlayamadı ve bir kısmını dışarıda bıraktı; bu kısım bugün “Hicr” olarak bilinir. Peygamberimiz (s.a.v), Kabe’yi İbrahim (a.s)’ın temelleri üzerine yeniden inşa edip Kureyş’in bıraktığı yeri Kabe’ye dahil etmek istese de, yeni müslüman olmuş insanların durumunu gözeterek bunu erteledi.
Daha sonra Abdullah bin Zübeyr (r.a), Peygamber (s.a.v)’in arzu ettiği şekilde Kabe’yi inşa etti, ona iki kapı ekledi ve Hicr’i Kabe’ye dahil etti. Ancak Abdülmelik bin Mervan döneminde, Kabe eski haline döndürüldü. Hicri 1040 yılında selin zarar vermesiyle bir bölümü yıkılan Kabe, müslümanlar tarafından onarıldı ve Sultan 4. Murad Han, sevgi ve özenle Kabe’yi yeniden inşa etti.
Son yüzyılda, Kabe’nin heybetini ve selametini korumak için ayrıntılı bir tadilat yapıldı. Hicri 1417 yılında, Kral Fahd bin Abdülaziz döneminde, Kabe adeta parlak bir zinet takısı haline gelmesi için içten ve dıştan restore edilerek, geçmişten bugüne gereken özeni göstermekte imanlı ellerinin birbiri ardından geldiğine şahitlik etmektedir.
Kabe’nin Kutsiyetini Aksettiren İsimleri
Kabe, mertebesine işaret eden yüce isimlere sahiptir: Beytullah, Beyt-i Atik ve Bekke. O, barışın simgesi ve uzak diyarlardan gelen kulların ziyaret noktasıdır.
Kabe’nin İçindeki Manevi Güzellik
İçi ruhani sırlarla bezelidir; Ahşap sütunlar çatıyı taşır, zemin saf beyaz mermerle kaplı ve duvarları Allah’ın güzel isimleriyle süslü ipek bir örtüyle döşenmiştir. Kabe’nin kapısının anahtarını, nesiller boyu Beni Şeybe ailesi korur. Peygamberimiz (s.a.v) “Ey Ebi Talha bu görevi alın sizde ebedi devamlı kalacak, onu sizden sadece bir zalim alabilir” buyurmuştur.
Kabe’nin Açıldığı Günler
Kabe, yılda iki merasim için açılır: içerisini ud ve gül esansı içeren zemzem suyu ile yıkamak için ilki Şaban ayının ilk günü ve ikincisi Zülga’de ayının on beşinci günüdür.
İkincisi ise devlet başkanlarına ikramda bulunmak ve konumlarını takdir etmek açılır; çünkü onlar memleketlerindeki müslümanları temsil etmektedir. İçeride, Peygamber (s.a.v)’in sünnetine uyarak namaz kılar ve Allah (a.c)’ye dua ederler.
Kabe-i Müßerrefe’nin Bölümleri
Kabe’nin bölümleri arasında Kabe’nin kapısı, kilidi ve anahtarı, Hacerul Esved, Yemen Köşesi, Hicr, Mîzâb (altın oluk), Multezem, Kabe örtüsü, anahtar muhafızları ve Şâzirvân (Kabe dibini çevreleyen meyilli mermer yapı) yer alır.